İzlemekten müthiş keyif aldığım Dilek Kaya belgeseli… Yani konuya mı desem, araştırmaya mı desem, dönemin insanlarına, yaşam tarzlarına mı desem, bilemedim. Elde ki kısıtlı verilerden bütüne ulaşmayı sağlayan nitelikli çalışmalardan biri.. Unutulmaya yüz tutmuş bir olaydan farklı kimlikler, kişilikler, hayatlar, geçmişle gelecek arasında oluşturduğu köprü.. Alana dair vurgu yapmadan geçemeyeceğim. Yapay zeka konuştuğumuz bu günlerde, yapaylığın zerresini görmediğimiz, bütünüyle gerçek bir eser. Projeye başta Dilek Kaya hocamız olmak üzere emeği olanlara gönülden teşekkürler…
“Bu belgesel, yönetmenin 2016 yazında İzmir’de bir bitpazarından aldığı yetmişli yıllara ait mektupların peşinden çıktığı, İzmir’den Artvin’e uzanan bir yolculuğun hikâyesini anlatıyor.
Mektupların merkezinde Kâzım Küçükalp adında zeki, müzik meraklısı, çok yönlü ve hayat dolu bir genç var. Yönetmen, bu gencin 1974 yazında, 19 yaşında, ODTÜ Dağcılık Kulübü’nün Altıparmak dağlarına düzenlediği bir tırmanışta düşerek öldüğünü tesadüf eseri öğrendi. Belgesel, yönetmenin mektupların hayattaki sahiplerine ve söz konusu dağ tırmanışına katılmış kişilere ulaşarak, Kâzım’ın ve etrafındakilerin hikâyesini yeniden kurgulama sürecini ekrana taşıyor. Belgesel, aynı zamanda yetmişli yıllar Türkiye gençlik kültürünün kısmi bir hikâyesi.”